Kefalet Sözleşmesi


I) Kefalet Sözleşmesi Nedir?

TBK m.581 ile tanımı yapılan kefalet sözleşmesi, borçlunun borcunu ifa etmemesi durumunda kefilin, borcun ifa edilmemesinin sorumluluğunu alacaklıya karşı üstlendiği sözleşmedir.

Yalnızca sözleşmeden doğan borçlar için değil, sebepsiz zenginleşmeden, haksız fiilden veya kanun tarafından tanımlı başka durumlardan doğan(nafaka borcu) borçlar için de kefalet sözleşmesi yapılması mümkündür. Para ile belirtilebilen herhangi bir borç olması yeterlidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, kefil kefalet sözleşmesi ile borçlunun borcunu ödemeyi taahhüt etmez; borçlunun borcunu ifa etmemesi halinde bu durumdan kişisel olarak sorumlu olduğunu taahhüt eder. Taahhüt ettiği edimin konusu ise paradır. Sözleşme, asıl borçlu ile kefil arasında yapılır. Kefil, yükümlülük altına girebilmek için asıl borçlunun rızasına ihtiyaç duymaz. Kefaletin sebebi, asıl borçlunun borcunu ödemek istememesi veya ödeme gücünün bulunmamasına karşı alacaklıya teminat sağlamaktır. Bu yönüyle de asıl borcun hukuki sebebinden bağımsız bir hukuki sebebe sahiptir.

Kefaletin borcu ise şekil ve esas bakımından asıl borçla aynı olmayıp özel bir borçtur. Kefil, kendi kefalet borcunu ödediği için onun edimi asıl borcu değil, yalnızca kendi borcunu sona erdirir. Bu yüzden kefil, alacaklıya ifada bulunduğu kadar onun haklarına halef olur.(TBK m.596). Kefilin borcu, asıl borçtan bağımsız ve kişisel olduğu için de kural olarak kefil, kendi borcuna kefil olamaz. Kefilin borcu, fer’i borçtur. Bu nedenle kefaletin varlığı, geçerli ve hukuken tanınmış asıl borcun varlığına bağlıdır.

Asıl borç sona ermişse, kefalet borcu da sona erer. Burada önemli olan husus, kefilin sorumluluğu asıl borçlunun sorumluluğundan daha ağır olamaz. Asıl borçtan bağımsız olarak kefalet borcu bir başkasına geçirilemez. Kefilin borcu, tali(ikinci derece) nitelikli borçtur. Özellikle adi kefalette karşımıza çıkar. Kural olarak borçluya karşı yapılan takip semeresiz kalmadıkça veya kefaletten önce verilmiş rehne başvurulmadıkça adi kefile takip olunamaz. Bu da borcun tali nitelikte olduğunun göstergesidir. Dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise, asıl borçlu yapma, yapmama ya da paradan başka bir şeyi verme edimi ile borçlanmış olabilir ancak kefilin borcu daima para borcudur.

II) Kefalet Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları

=> Geçerli bir asıl borç olmalıdır.
Asıl borcun geçerli bir borç olması için hukuka veya ahlaka aykırılık, şekle aykırılık, başlangıçtaki imkansızlık, muvazaa gibi kesin hükümsüzlük hallerinin bulunmaması gerekir. Kefilin, asıl borçla ilgili olan kesin hükümsüzlük sebebini bilmesi kefaletin geçersizliğini etkilemeyecektir.

=> Sözleşme yazılı şekilde yapılmış olmalıdır.
TBK m.583/1’e göre: “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.”

Bu madde kapsamında aranılan şekil ispat şekli değil, geçerlilik şeklidir. Dolayısıyla şekle uyulmadan yapılan sözleşme, kesin hükümsüzdür ve hakim tarafından resen göz önüne alınmalıdır.

III) Kefaletin Çeşitleri

1.Adi Kefalet: Kural kefalet türüdür. Taraflar kefaletin müteselsil olduğunu kararlaştırmamış veya bu konuda tereddütte bulunduğu takdirde kefalet, adi kefalet kabul edilir.

2.Müteselsil Kefalet: TBK m.586/1 ile “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.” Hükmü getirilmiştir. Kanun maddesinden de anlaşıldığı üzere, alacaklının müteselsil kefile başvurabilmesi için, asıl borçlunun ifada gecikmesi ve onun alacaklı tarafından ihtarı gerekir.

3.Toplu Kefalet: Kendi içerisinde bağımsız toplu kefalet, kısmi kefalet ve birlikte kefalet olmak üzere üç gruba ayrılır.
4.Kefile Kefalet: TBK m.588/1 kapsamında alacaklıya karşı kefilin borcu için güvence veren kefilin, kefil ile birlikte adi kefil gibi sorumlu olduğundan söz edilir.
5. Rücua Kefalet: Rücua kefil ise kefilin borçludan alacağı rücu için güvence veren bir kefil türüdür.
6.Zarara(açığın kapatılmasına) Kefalet: Zarara kefalette kefil, alacaklının asıl borçludan elde edemediği miktarın yani açığın kapatılmasında sorumludur.

IV) Kefil İle Asıl Borçlu Arasındaki İlişki

=> Kefilin Rücu Hakkı(TBK m.596)
TBK m.596/1’e göre “Kefil, alacaklıya ifada bulunduğu ölçüde, onun haklarına halef olur. Kefil bu hakları asıl borç muaccel olunca kullanabilir.”

Kanun maddesinden de anlaşıldığı üzere, kefil ödediği borç miktarınca alacaklının haklarına halef olur ve borcun kendisine ödenmesi için borçludan talep edebilir. Kefilin rücu hakkı, vekalet sözleşmesine, sebepsiz zenginleşmeye veya vekaletsiz iş görmeye dayanabilir. Kefil, aksine bir hüküm belirtilmedikçe rehin hakları ve aynı alacak için sağlanmış diğer haklardan yalnızca kefalet anında var olan veya asıl borçlu tarafından sonradan bu alacağa özel verilmiş bulunanlara halef olur. Esas borçlu ile kefil arasında hukuki ilişkiden doğan defiler ve istemler saklıdır.(TBK m.596/3). Kefil, ehliyetsizlik ya da yanılma nedeniyle asıl borçluyu bağlamayan bir borcu ödediği takdirde asıl borçluya karşı rücu hakkını kullanamaz. Ayrıca kefil, asıl borcu ödediğini esas borçluya bildirmez ve asıl borçlu tekrar alacaklıya ödeme yaparsa kefilin yine rücu hakkı yoktur.

=> Kefilin asıl borçluya ihbar ve asıl borçludan teminat yükümlülüğü
Kefil, alacaklıya karşı yapmış olduğu ödemeyi asıl borçluya bildirmekle yükümlüdür. Yaptığı kısmi ödemeler için de aynı durum söz konusudur. Kefilin bildirimde bulunmaması yüzünden asıl borçlunun bilmeden tekrar alacaklıya ödeme yapması durumunda kefil, rücu hakkını kaybeder. Bunun sonucunda da alacaklıya karşı kefil, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talepte bulunabilir.

=> Kanunda gösterilen hallerde, kefilin kefalet borcundan kurtarılmasını talep hakkı(TBK m.595)
Kefil, m.595 ile belirtilen durumlarda, esas borçludan güvence vermesini ve borç muaccel hale gelmişse borçtan kurtarılmasını talep edebilir. Kanunda belirtilen haller ise şunlardır:
a) Asıl borçlu, kefile karşı üstlendiği yükümlülüklere, özellikle belli bir süre içinde kendisini borçtan kurtarma vaadine aykırı davranması
Borçlu, birinin kendisine kefil olması için başvuruda bulunurken, belirli bir zaman sonra onu kefalet borcundan kurtaracağını vaat edebilir. Bu kurtarma şekilleri çeşitlilik gösterebilir. Örneğin; asıl borçlu başka kefiller temin edebilir, ayni teminat sağlayabilir. Kefilin teminat talep edebilmesi için asıl borçlunun, bulunan vaatlerden birine aykırı davranması yeterli olur. Teminat talebi için borçlunun kusuru aranmaz.
b) Asıl borçlu temerrüde düşmesi veya yerleşim yerini diğer bir ülkeye nakletmesi yüzünden takibatın önemli ölçüde güçleşmesi
c) Asıl borçlunun mali durumunun kötüleşmesi, güvencelerin değer kaybetmesi veya borçlunun kusuru sonucunda kefil için mevcut tehlike, kefaletin yapıldığı tarihe göre önemli ölçüde artması
Burada dikkat edilmesi gereken husus, asıl borçlunun malvarlığında meydana gelen sıkıntılar veya güvencelerin azalması durumunda kefilin teminat talep etmesi ya da borçtan kurtulma talebinde bulunması için borçlunun kusurlu olmasına gerek yoktur. Ancak kefil için ortaya çıkan mevcut tehlike başlangıca oranla önemli ölçüde artmasında borçlunun kusurlu davranış sergileyip sergilemediğine bakılır. Kusur tespit edilirse kefil, borçtan kurtarılmayı talep edebilir.

V) KEFALET SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ

  1. Asıl Borca Bağlı Olarak Sona Ermesi
  2. Kendine Özgü Sona Erme Sebepleri
  •  Asıl borçlunun değişmesiyle sona erme
  • Süreli-Süresiz kefalet sözleşmesinin sona ermesi
  • Çalışanlara kefalette fesih bildirimi ile sona erme
  • Kefaletten dönme

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir