Kiraya Verenin Kiralananın Ayıplarından Sorumluluğu (TBK 304-308)


Kiraya verenin ayıptan sorumluluğu Türk Borçlar Kanunu’nun 304 ile 308.maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile kiralananın ayıplarından, kiraya verene bazı sorumluluklar getirilmiştir. TBK m.304 hükmü uyarınca ayıp, önemli ayıp ve önemli olmayan ayıp ayrımına tabi tutulmuştur.

Önemli ayıpta, kiralanandaki mevcut olan eksiklik ya da bozukluk, sözleşme ile belirlenen kullanımı bütünüyle etkiler ve kiracıdan kiralananı kullanması objektif olarak beklenemez. Konutun kapısının olmaması veya mutfak dolabının olmaması vs. önemli ayıba örnek verilebilir. Bu tür önemli ayıpların varlığı halinde, kiracı borçlunun temerrüdüne veya kiraya verenin kiralananın sonradan ayıplı duruma gelmesinden doğan sorumluluğuna ilişkin hükümlere başvurabilir. Sözleşmeyi feshedebilir.

Önemli olmayan ayıp ise, kiracının umduğu edim yararına zarar veren ancak bu zararın kayda değer büyüklükte olmamasıdır. Taşınmazdaki birkaç ampulün bozuk olması veya musluk contalarının bozuk olması örnek verilebilir. Kiralananın önemli olmayan ayıpla tesliminde ise kiracı, kiralananda sonradan ortaya çıkan ayıplardan dolayı kiraya verenin sorumluluğuna ilişkin hükümlere başvurabilir.(TBK 304/2) Ancak borçlunun temerrüdüne ilişkin hükümlere ve sözleşmenin feshine başvuramaz.Diğer yandan ayıbın gizli ya da açık olması kiracıya fesih hakkı verilebilmesini etkilemez.

Kiraya Verenin, Kiralananın Ayıplarından Sorumluluğu

Kiraya verenin, kiralananın ayıplarından sorumlu olabilmesi için kiralanandaki ayıbın gizli olması gerekir. Şayet kiracı, sözleşmenin kurulduğu sırada kiralanan da ayıbın mevcut olduğunu bilmesi veya bilmesi gerekirse kiralayana karşı ayıptan dolayı başvuramaz. Dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise, kiracının kiralananı muayene etmesi yani gözden geçirmesi ve ayıbı fark eder etmez kiralayana bildirmesi gerekir. Kiracının sözleşme süresince ortaya çıkan ayıpları kiralayana bildirmemesi tazminat ile sorumlu olması sonucunu doğurur.(BK m.318) Kiralanan konutun su akıtması ve kiracının da bu durumu fark etmesine rağmen kiralayana bildirmediğini varsayalım. Bildirim yapılmadığı için kiraya veren tamir edemeyecek ve bu durum binanın sağlamlığını tehdit edecektir. Su akmasından dolayı kiracının eşyaları zarar görebilir. Ancak kiracı bildirimde bulunmadığı için kiraya verenden zararının tazminini talep edemez. Çünkü böyle bir durumda kiracı ihbarda bulunmayarak kiraya verene onarma veya ayıpsız mislini verme fırsatı tanımamıştır.

Kiraya verenin sorumluluğunun doğması için, onun kusurlu olmasına gerek olmadığı gibi sözleşmenin kurulduğu sırada ayıbı bilmesine de gerek yoktur. Kiracı her zaman yasal hakkını kullanabilecektir. Ayrıca, kiraya verenin sorumluluğunun sözleşme ile sınırlandırılmamış veya kaldırılmamış olması da gerekmektedir. Taraflar, kiralayanın ayıba karşı sorumluluktan doğan sorumluluğunu sözleşme ile kaldırabilir veya sınırlayabilir.(BK m.301)Ancak bu hükmün iki istisnası vardır: Konut ve çatılı işyeri kiralarında bu yönde anlaşmalar yapılamaz. Konut ve çatılı işyeri kiraları dışındaki kira ilişkileri bakımından genel işlem koşulları yoluyla kiraya verenin sorumluluğu daraltılamaz veya ortadan kaldırılamaz.

Kiraya Verenin Kiralananın Sonradan Ayıplı Hale Gelmesinden Sorumluluğu

TBK m.305’e göre: “Kiralanan sonradan ayıplı duruma gelirse kiracı, kiraya verenden ayıpların giderilmesini veya kira bedelinden ayıpla orantılı bir indirim yapılmasını ya da zararının giderilmesini isteyebilir. Ancak, zararın giderilmesi istemi diğer seçimlik hakların kullanılmasını önlemez. Önemli ayıp durumunda kiracının sözleşmeyi fesih hakkı saklıdır.” Bu madde hükmü ve devamı ile kiralanan sonradan ayıplı hale gelirse kiracı:

Kiraya verenden ayıbın giderilmesini(onarım) talep hakkına sahiptir.

Kiracı gerek önemli gerekse önemli olmayan ayıplarla, önceden ya da sonradan ortaya çıkan ayıbın giderilmesini kiralanandan talep edebilir. Kiracı, ayıpların giderilmesi için uygun bir süre vermelidir. Bu süre içerisinde kiraya veren, mevcut ayıpları gidermezse kiracı, tazminat hakkını kullanabileceği gibi(BK md.308), kiradan indirim hakkını veya sözleşmeyi fesih hakkını da kullanabilir.

Kiracının kiralanandaki ayıbı bizzat kendisinin giderme imkanına sahip olması(BK m.306/1)

TBK m.306/1’e göre : “Kiracı, kiraya verenden kiralanandaki ayıbın uygun bir sürede giderilmesini isteyebilir; bu sürede ayıp giderilmezse kiracı, ayıbı kiraya veren hesabına giderebilir ve bundan doğan alacağını kira bedelinden indirebilir veya kiralananın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteyebilir.”

Bu madde hüküm uyarınca, kiralanan sözleşme ile öngörülen kullanma imkanını esaslı surette engellememekle birlikte kısıtlıyor ise, ayıbı kiraya veren hesabına giderebilecektir. Ayıpların önemli olup olmadığı hususu, kiralanan şeyin değeri veya kira bedelinin tutarına göre değil bizzat ayıbın niteliğine ve yapılacak masrafına göre belirlenir. Kiracı ayıbı bir başkasına gidertirse, yaptığı masrafları kira bedelinden indirebilecektir. Buna karşın önemli ayıpların varlığı halinde kiracının kiralanan adına hareket edebilmesi için hakim izni gerekir.(BK m.113)

Kira bedelinin indirilmesini talep hakkı vardır.

BK m.307 :” Kiracı, kiralananın kullanımını etkileyen ayıpların varlığı hâlinde, bu ayıpların kiraya veren tarafından öğrenilmesinden ayıbın giderilmesine kadar geçen süre için, kira bedelinden ayıpla orantılı bir indirim yapılmasını isteyebilir.

Kiralananın teslim anındaki ayıplar ile kiralananın sonradan ayıplı hale gelmesi kiracıya , kira bedelinde indirim talep hakkını verir. Kiracı ayıbın giderilmesini talep etmek yerine veya ayıplı şeyin kullanımının azalması oranında kira bedelinden indirim isteyebilir. Ayıp kiralayanın kusurundan kaynaklanmasa bile bu talep hakkı mevcudiyetini korur.

Ancak bilinmesi gereken husus, kiranın indirilmesi talep hakkını bir kapının kilidinin bulunmaması, duş başlığının olmaması gibi önemsiz ayıplar için kullanılmaz. Bu durumda kiracı, ayıbın giderilmesini talep etmek veya tazminat ile yetinir.

Sözleşmeden dönme ya da sözleşmeyi feshetme hakkı vardır.

TBK m.305/2: “Önemli ayıp durumunda kiracının sözleşmeyi fesih hakkı saklıdır.” Ve TBK m.306/2: “Ayıbın, kiralananın öngörülen kullanıma elverişliliğini ortadan kaldırması ya da önemli ölçüde engellemesi ve verilen sürede giderilmemesi hâlinde kiracı, sözleşmeyi feshedebilir.”

Bu hükümler uyarınca sözleşmenin feshedilebilmesi için ,öncelikle ayıbın önemli bir ayıp olması gerekir. Önemli olmayan ayıplar için bu hüküm uygulanmaz.Kiracının sözleşmeyi feshedebilmesi için diğer bir husus ise , kiraya verenden ayıbın giderilmesini talep etmesi ve talebe rağmen kiralayanın ayıbı gidermemiş olması gerekir. Eğer kiracı,temerrüde ilişkin hükümleri kullanmayı tercih ederse ayıbın giderilmesini kiralayandan talep etmeksizin sözleşmeden dönebilir. Dönme halinde tazmin edilecek zarar olumsuz zarar, fesih halinde olumlu zarar olacaktır.

Kiracının ayıp dolayısıyla uğradığı zararın tazminini talep etme hakkı vardır.(BK m.308)

MADDE 308- Kiraya veren, kusuru olmadığını ispat etmedikçe, kiralananın ayıplı olmasından doğan zararları kiracıya ödemekle yükümlüdür.
Hükme göre, kiralayan şeyin ayıplı olarak tesliminde ya da sonradan ayıbın meydana gelmesinde kusuru olmadığını ispat ederse sorumluluktan kurtulur. Burada tazmini gereken zarar müspet(olumlu) zarar olacaktır.

Mahkemece toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı ile dava dışı … Finansal Kiralama A.O. arasında davaya konu çikolata inceltme makinesini almak üzere finansal kiralama sözleşmesi yapıldığı, bu sözleşmeye istinaden malik olan kiralayanın sahip olduğu hakları da davacı kiracıya devrettiği, bu nedenle davacının, kiralananın ayıplı olmasından dolayı doğrudan satıcıya başvurarak makinenin ayıplı olmasından dolayı sahip olduğu hakları kullanabileceği, davaya konu makineden dolayı davalının 1 yıl garanti sorumluluğu olduğu, bu süre içerisinde makinenin müteaddit defalar arızalandığı, bu arızaların davalı tarafça giderilememesi, onarım borcunu haksız olarak yerine getirmemesi nedeniyle davacının makineyi üçüncü kişiye tamir ettirdiği, davacının makinenin tamir masrafını davalıdan isteyebileceği ayrıca makinenin çalışmadığı dönemde davacının çalışmayan makineden doğan eksikliğin giderilmesi için üç ay süre ile 3 işçi çalıştırması gerektiği davacının bundan kaynaklanan zararının da davalıdan tazmin edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 34.887,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, fazla yatırılan peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 15/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.(YARGITAY 19.HD 2019/114 K.)

Cinsel Saldırı Suçu


Cinsel saldırı suçu Türk Ceza Kanunu’nun 102. Maddesinde düzenlenir. Kanunda, cinsel amaçlarla ve bir kimsenin vücuduna temas suretiyle vücut dokunulmazlığının ihlal edilmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Cinsel saldırı suçu fiilin niteliğine göre iki başlıkta değerlendirilir;

Basit cinsel saldırı suçu; mağdurun bedenine cinsel ilişki seviyesinde olmayan teması ifade eder. Bu suçun en hafif halini sarkıntılık suçu teşkil etmektedir. Örneğin bir kimseyi rızası olmadan öpmek, bir kimseye dokunmak gibi fiiller sarkıntılık suretiyle basit cinsel saldırı suçunu meydana getirir. Cinsel ilişki düzeyine varmayan bu davranışların belli bir şiddette ve süreklilik arz edecek şekilde gösterilmesi ise basit cinsel saldırı suçunun sarkıntılık düzeyini aşan daha ağır şeklini oluşturmaktadır.

Nitelikli cinsel saldırı suçu; TCK m.102/2’de düzenlenen nitelikli cinsel saldırı veya tecavüz suçu fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesini ifade etmektedir.

Cinsel saldırı suçunun meydana gelebilmesi için mağdurun bedenine temas edilmesi gerekir. Vücuda temas edilmeden gerçekleşen söz ve davranışlar cinsel taciz suçu olarak nitelendirilir. Failin kendi bedeni üzerinde sergilediği davranışlar da cinsel saldırı suçu teşkil etmez. Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar şu şekilde sınıflandırılmaktadır;

Cinsel istismar suçu, TCK m.103’te düzenlenir. Kural olarak 15 yaşını doldurmamış çocuğa karşı cinsel amaçla işlenen ve bedensel temas içeren davranışları ifade eder. 15-18 yaş grubundaki çocuklara karşı hile, cebir, tehdit veya iradeyi etkileyen diğer nedenlerle icra edilen davranışlar da cinsel istismar suçunu oluşturmaktadır.

Cinsel saldırı suçu, kural olarak 18 yaşın üzerindeki kişilere karşı cinsel amaçlarla işlenen, bedensel temas içeren davranışları ifade eder.

Cinsel taciz suçu, TCK m.105’te düzenlenen, failin, mağdurun vücuduna temas içermeyen halk arasında laf atma, sözlü taciz gibi ifadelerle nitelendirilen cinsel amaç taşıyan davranışları ifade etmektedir.
Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu, 15-18 yaş grubunda yer alan çocuklarla çocuğun rızası dahilinde cinsel ilişkiye girilmesi durumunda meydana gelir.

Basit Cinsel Saldırı Ve Sarkıntılık Suçunun Unsurları

Basit cinsel saldırı suçu, kişinin bedeni üzerinde, cinsel arzuları tatmin etmek amacıyla gerçekleştirilen ancak cinsel ilişki düzeyine varmayan davranışların icra edilmesi ile oluşur. Bu suçun oluşabilmesi için davranışların objektif olarak cinsel nitelikte olması yeterlidir, failin cinsel arzularını fiili olarak tatmin etmiş olması şart değildir.

Sarkıntılık suçu, basit cinsel saldırı suçunun daha hafif şekli olarak kabul edilir. Sarkıntılık suçu, basit cinsel saldırı suçunun bir görünüm biçimini teşkil etmesi sebebiyle mutlaka fiziksel temas içermesi gerekir. Vücuda temas içermeyen ve cinsel amaçla gerçekleştirilen tüm fiiller cinsel taciz suçunu meydana getirecektir.

Sarkıntılık suçunu oluşturan fiiller, mağdurun medenine yönelik yüzeysel, kısa süreli ve hafif derecede cinsel davranışlardır. Ani bir eylemle işlenir. Failin davranışı mağdurun bedeni üzerinde cinsel amaçlarla süreklilik arz eden çok sayıda eylem içeriyorsa sarkıntılık suçu değil, basit cinsel saldırı suçunun daha ağır cezayı gerektiren şekli oluşur.

Yargıtay içtihatları çerçevesinde basit cinsel saldırı suçunun en hafif şeklini oluşturan sarkıntılık suçunu meydana getiren davranışlar şunlardır;

  • Kişinin yanağından öpmek
  • Kişinin giysilerinin üzerinden çıkarmaya çalışmak
  • Cinsel amaçlarla elini tutma, belini tutma, omzunu tutma
  • Kişiye sarılara “seni seviyorum” demek
  • Kişiyi ensesinden öpmek
  • Kişinin kalçasına veya bacaklarına dokunmak
  • Kişinin cinsel organına dokunmak
  • Kişinin göğüslerine dokunmak
  • Kişiye vücudunu sürtmek, cinsel amaçla toplu taşıma araçlarında temas kurmak.

Basit Cinsel Saldırı Suçunun Cezası

TCK m.102/1’e göre bir kişinin vücut dokunulmazlığını cinsel amaçlarla ihlal eden kişi, mağdurun şikayeti üzerine beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin sarkıntılık seviyesinde kalması durumunda ise fail iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Basit Cinsel Saldırı Suçunun Daha Ağır Cezayı Gerektiren Nitelikli Halleri

  •  Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
  • Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
  • Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından,
  • Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
  • İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle, işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.

Nitelikli Cinsel Saldırı Veya Tecavüz Suçu

Nitelikli cinsel saldırı suçu, TCK m.102/2’ te vücuda organ veya sair cisim sokulması şeklinde tanımlanmaktadır. Bu halin gerçekleşmesi için vücuda vajinal, anal veya oral yoldan organ veya sair cisim sokulması gerekmektedir. Nitelikli cinsel saldırı suçunun oluşabilmesi için, basit cinsel saldırı suçunun aksine fiilin cinsel arzuları tatmin etmek amacıyla gerçekleştirilmesi şart değildir.

Suçun tanımında kullanılan “organ” tabiri bakımından yalnızca cinsel organın değil, vücuda oral, anal veya vajinal yoldan girebilecek parmak gibi diğer organların da suçun nitelikli halini oluşturduğu kabul edilmelidir.

Nitelikli Cinsel Saldırı Suçunun Cezası

TCK m.102/2’ de” Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.” şeklinde tanımlanmaktadır.

Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme Ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Cinsel saldırı suçu sebebiyle verilen hapis cezasının, cezanın süresi nedeniyle adli para cezasına çevrilmesi mümkün değildir. Ancak, sarkıntılık suçunun 15 yaşını doldurmamış çocuklar tarafından işlenmesi durumunda ceza süresi bir yılın altına düştüğünden adli para cezasına çevrilebilmektedir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ancak basit cinsel saldırı suçunun en hafif hali olan sarkıntılık suçu halinde mümkün olmaktadır.

Cezanın ertelenmesi bakımından da aynı şekilde sarkıntılık suçu dolayısıyla hapis cezası alındığı takdirde erteleme gündeme gelebilecektir.

Suçun Şikayet Süresi, Zamanaşımı Ve Uzlaşma

Uzlaşma, kendisine suç isnad edilen kişi ile suçun mağdurunun bir uzlaşması aracılığıyla iletişim kurarak anlaşmalarını ifade eder. Cinsel saldırı suçları, suçun sarkıntılık, basit cinsel saldırı veya nitelikli cinsel saldırı suçu olması fark etmeksizin uzlaşma kurumu kapsamında değillerdir.

Sarkıntılık suçu ve eşe karşı işlenen nitelikli cinsel saldırı suçu şikayete tabi suç teşkil etmektedir. Kişi, şikayet hakkını suçun işlendiği andan itibaren altı ay içinde kullanmalıdır. Soruşturma ve kovuşturma aşamalarında şikayetten vazgeçmek mümkündür. Mağdurun şikayetini soruşturma aşamasında geri alması durumunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilir ve mağdur bir daha aynı olaya ilişkin olarak şikayet hakkını kullanamaz. Şikayetin kovuşturma aşamasında geri alınması halinde ise mahkemece davanın düşmesine karar verilir.

Sarkıntılık suçu ve eşe karşı işlenen nitelikli cinsel saldırı suçu savcılık tarafından re’sen soruşturulan suçlardır. Bu suçlara dair olarak herhangi bir şikayet süresi bulunmamaktadır. Mağdurun şikayetten vazgeçmesi davanın düşmesi sonucunu doğurmaz.

Dava zamanaşımı bakımından ise sarkıntılık suçuna ilişkin 8 yıllık, basit ve nitelikli cinsel saldırı suçlarına ilişkin olarak ise 15 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür.

İşkence Suçu, Unsurları Ve Cezası


İşkence terimi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1984 tarihinde kabul ettiği İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 1.maddesinde “bir şahsa veya bir üçüncü şahsa, bu şahsın veya üçüncü şahsın işlediği veya işlediğinden şüphe edilen bir fiil sebebiyle, cezalandırmak amacıyla bilgi veya itiraf elde etmek için veya ayrım gözeten herhangi bir sebep dolayısıyla bir kamu görevlisinin veya bu sıfatla hareket eden bir başka şahsın teşviki veya rızası veya muvafakatiyle uygulanan fiziki veya manevi ağır acı veya ızdırap veren bir fiil” şeklinde tanımlanmıştır.

İşkence suçu, Türk Ceza Kanunu’nun “İşkence ve Eziyet” başlığı altında düzenlenen 94.maddesinde ise işkencenin tanımı “bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranış” biçiminde yapılmaktadır. Bu madde çerçevesinde kamu görevlisi tarafından bu suçu meydana getiren davranışların sergilenmesi işkence suçunu, kamu görevlisi olmayan herhangi biri tarafından icra edilmesi ise eziyet suçunu oluşturmaktadır.

İşkence suçu ile, sistematik bir şekilde ve belli bir süreye yayılan, insan onuruyla bağdaşmayan bedensel ve ruhsal yönden acı verici, algılama ve irade yeteneğini etkileyen aşağılayıcı davranışlar ifade edilmektedir. Ani bir şekilde meydana gelen ve sürekliliği olmayan bu tür davranışlar Yargıtay içtihatları kapsamında işkence olarak nitelendirilmemektedir.

İşkence suçu ile korunmakta olan hukuki yarar insan onurudur. Bu sebeple suçun varlığı değerlendirilirken fail tarafınca gerçekleştirilen davranışların insan onuru ile bağdaşıp bağdaşmadığı gözetilecek olan temel ilkeyi teşkil eder.

Bu noktada dikkat çekmek gereken önemli hususlardan biri işkence suçunun kamu görevlisi dışında biri tarafından yardım edilmesi veya kamu görevlisi olmayan birinin azmettirmesi suretiyle işlenmesi halinde bu kişinin de kamu görevlisi gidi cezalandırılacak olmasıdır.

İşkence kavramı, kötü muamele kavramı ile karıştırılmamalıdır. Kötü muamele suçu, işkenceden ayrı olarak Türk Ceza Kanunu’nda “Aile Düzenine Karşı Suçlar” başlığı altında, bir kimsenin aynı konutta yaşadığı kişilere karşı icra ettiği kötü davranışların cezalandırılması amacıyla yer almaktadır. Bu sebeple Yargıtay, kamu görevlisinin sergilediği davranışı işkence kapsamında kabul etmediği takdirde, faili, yaralama, tehdit, hakaret, cinsel taciz, cinsel saldırı ve durumun gereğine göre diğer suçlar dolayısıyla sorumlu tutmaktadır.

İşkence Suçunun Unsurları

İşkence suçu, serbest hareketli suçlar kapsamındadır. Bu suçun düzenlendiği maddede işkence suçuna vücut veren fiiller tek tek sayılmamış olmakla birlikte suçun meydana gelmesi için gerçekleşmesi gereken birkaç koşul öngörülmüştür. Bu koşullar şöyle sıralanabilir;

  • Fiili gerçekleştiren kişi bir kamu görevlisi olmalıdır.
  • Fiil ani bir nitelikte değil, belli bir süre içerisinde ve sistematik bir şekilde gerçekleştirilmelidir.
  • Fiilin, insan onuru ile bağdaşmayan, mağdura bedensel ve ruhsal bakımdan acı ve ıstırap verici, algılama veya irade yeteneğini etkileyecek ve aşağılayıcı bir nitelik taşıması gerekmektedir.

Suçun Maddi Unsuru

İşkence suçuna vücut veren fiiller, aslında kasten yaralama, hakaret, tehdit, cinsel taciz niteliği taşıyan fiillerdir. Ancak işkence suçunda bu hareketler ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreye yayılmak suretiyle işlenmektedir. Bu süreç kapsamında süreklilik taşıyacak biçimde işlenen işkence suçunun üzerinde durulması gereken özelliği, kişinin psikolojik durumu, ruh sağlığı, algılama ve irade yeteneği üzerinde tahrip edici etkiler meydana getirmesidir. Bu etkilerin kişi üzerinde uzun süreler boyunca ve hatta ömür boyu devam edebilecek nitelikte olması sebebiyle işkence suçu, bu kapsamda işlenen diğer suçlara göre daha ağır cezai yaptırımlara tabi tutulmuştur.

Suçun Mağduru

Türk Ceza Kanunu kapsamında suçun mağduru yalnızca suç şüphesi altındaki kişi olarak sınırlanmamış, tanıkların ve hatta kamu görevlisinin de işkence suçunun mağduru olabileceği kabul edilmiştir.

Suçun Faili

İşkence suçu, kamu görevlisinin görevini kötüye kullanması suretiyle işlenen bir suçtur. Bu sebeple fail kamu görevlisi olacaktır. Ancak suçun işlenmesine iştirak eden ve kamu görevlisi olmayan kişilerin varlığı söz konusu olabilmektedir. Bu durumda kamu görevlisi olmayan kişilerin yalnızca suça yardım etmeden veya azmettirmeden sorumlu tutulmaması gerektiği düşüncesine dayanılarak maddenin dördüncü fıkrasında bir istisna hal düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, işkence suçunun işlenmesine iştirak eden, kamu görevlisi olmayan üçüncü kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılacaktır. İşkence suçu, genellikle amir konumundaki kamu görevlisinin emri çerçevesinde, ancak kendisin herhangi bir müdahalesi olmaksızın gerçekleştirilmektedir. İşkence suçunun düzenlendiği maddenin beşinci fıkrasında bu durum için, amir mevkiinde bulunan kamu görevlisinin, ihmali suretle işkence suçunu işlemiş olduğu kabul edilmiş ve buna dayanarak suçun cezasında herhangi bir indirime gidilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

İşkence Suçunun Cezası

İşkence suçunun cezası şu şekilde düzenlenmektedir;

  • Bir kişiye insan onuruyla bağdaşmayacak şekilde bedensel ve ruhsal acı veren, algılama ve irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
  • Suçun, çocuğa, bedensel veya ruhsal bakımdan kendisini savunamayacak durumda bulunan bir kişiye ya da gebe kadına karşı işlenmesi ve avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla işlenmesi halinde sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
  • Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde meydana gelmesi halinde on yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
  • İşkence suçunun işlenmesine iştirak eden diğer kişiler kamu görevlisi gibi cezalandırılır.
  • İşkence suçunun ihmali davranışla işlenmesi durumunda verilecek cezada indirim yapılmaz.
  • İşkence suçundan dolayı zamanaşımı işlemez.

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış İşkence Suçu (Tck M.95)

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence suçu kanunda şu şekilde cezalandırılmaktadır;

  • İşkenceyi meydana getiren fiiller mağdurun, duyu veya organlarından birinin işlevinin sürekli olarak zayıflamasına, konuşmadan sürekli zorluğa, yüzünde sabit ize, yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, gebe bir kadına karşı işlenerek çocuğun vaktinden önce doğmasına neden olmuşsa TCK m.94’e göre belirlenen ceza yarı oranında artırılır.
  • İşkenceyi meydan getiren fiiller mağdurun, iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığa yakalanmasına veya bitkisel hayata girmesine, duyularından veya organlarından birinin işlevini yitirmesine, konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, yüzünün sürekli değişikliğine, gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğun düşmesine neden olmuşsa TCK m.94’e göre belirlenen ceza bir kat artırılır.
  • İşkence suçuna vücut veren fiillerin vücutta kemik kırılmasına neden olması halinde, kırığın yaşamsal fonksiyonlar üzerindeki etkisine göre sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
  • İşkence sonucunda ölüm gerçekleşmesi durumunda fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet cezasına hükmolunur.

İşkence Suçunda Zamanaşımı

İşkence suçunda dava zamanaşımı süresi işlemez. Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçmesine rağmen davanın açılmadığı veya açılsa bile kanuni süreler içerisinde sonuca varılamamış olması durumunda ceza davasının düşmesi neticesini doğuran ceza hukuku kurumunu ifade etmektedir. Ancak, işkence suçu bakımından dava zamanaşımı süresi işlemediğinden, suçun gerçekleşmesinin üzerinden ne kadar zaman geçmiş olursa olsun yine de soruşturma açılabilecektir.

İntihara Yönlendirme Suçu ve Cezası


İntihara yönlendirme suçu Türk Ceza Kanunu’nun 84. Maddesinde “Hayata karşı suçlar” başlığı altında düzenlenmektedir. İntihara yönlendirme tip olarak seçimlik hareketli bir suç teşkil eder. Bu suçun meydana gelmesi; intihara azmettirme, intihara teşvik etme, bir kişinin intihar düşüncesini kuvvetlendirme, bir kişinin intihar düşüncesini gerçekleştirmesinde yardımcı olma şeklinde gerçekleşebilir.

Türk Ceza Kanunu intihar etme eylemini suç olarak nitelendirmemektedir. Kanunda bu kapsamda yalnızca suça yönlendiren kişi için ceza öngörülmüştür.

İntihara Yönlendirme Suçunun Unsurları

İntihara yönlendirme suçu neticeli suçlar kapsamındadır. Bu sebeple bu suça teşebbüs mümkün değildir. Suçun meydana gelmesine sebep olan seçimlik hareketlerden herhangi birinin sergilenmesiyle suç tamamlanmış olur. Bu bakımdan suçun mağduru olan bireyin, failin teşviki neticesinde yaşamını yitirmiş olması yahut buna bağlı olarak başka bir sonucun doğmuş olması aranmaz.

İntihara yönlendirme suçunun unsurları şu şekilde açıklanabilir:

İntihara azmettirme; azmettirme, bir suçun işlenmesi konusunda aklında bir düşünce mevcut olmayan kişi üzerinde başkası tarafından ikna, telkin veya başka bir suretle suçu işleme düşüncesi uyandırma eylemini ifade eder. İntihara azmettirme ise aklında intihar etme düşüncesi bulunmayan bir kişiyi belirli söz ve davranışlarla intiharı düşünmeye sevk etmektir. Bu seçimlik hareket kapsamında kanunca cezalandırılan davranış mağdurun üzerinde intihar fikri oluşturmaktır.

İntihara teşvik etme; bu seçimlik hareket intihar etme düşüncesine vakıf olan bir kişideki bu düşüncenin bir karar niteliğine varması için destekleyici davranışlarda bulunmakla gerçekleşir. Bu durumda mağdur intiharı düşünmekle birlikte henüz karar aşamasına geçmemişken fail bu kararın verilmesinde rol alacaktır.

Başkalarını alenen intihara teşvik etme; bu suç Türk Ceza Kanunu’nun 84.maddesinin 3.fıkrasında ayrı bir suç olarak düzenlenmektedir. Çünkü alenen teşvik durumunda suçtan etkilenen yalnızca mağdur değildir. Bu davranış toplumun geri kalanının psikolojik durumu üzerinde de etki oluşturmaktadır. Aleniyet, bir davranışın belirsiz sayıda kişi tarafında algılanabilir bir şekilde sergilenmesini ifade eder. Örneğin, işlek bir caddede bir kişiyi intihara teşvik etmek alenen intihara teşvik etme suçunun vücut bulmasına sebep olacaktır.

Bir kişinin intihar kararını kuvvetlendirme; bu seçimlik hareket kapsamında mağdurun aklında intihar düşüncesi artık karar aşamasına varmıştır. Mağdur dış etkenlerden bağımsız olarak intihar etme kararını vermiş olmasına rağmen henüz intihar eylemini gerçekleştirmemişken fail bu kararın eyleme dökülmesini kuvvetlendirmektedir.

İntihara yardım etme suçu; bu suç, intihar kararını vermiş bir kişinin intiharı gerçekleştirebilmesi amacıyla, eylemin gerçekleşmesi doğrultusunda, araç gereçlerin temin edilmesi, intiharın meydana geleceği mekana ulaşımın sağlanması gibi hareketlerle intihara yardım etme şeklinde vücut bulur.

Bu kapsamda değinilmesi gereken bir diğer nokta hukuki yükümlülük altında bulunan bir kimsenin intiharı engelleme konusunda ihmali davranışları neticesinde mağdurun ölümünün gerçekleşmesi durumunda failin intihara yönlendirme suçu ile değil taksirle ölüme sebebiyet verme suçu dolayısıyla cezalandırılacağıdır. Fail, kişinin intihar edeceğini biliyor olmasına rağmen kendi iradesiyle yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınıyorsa ölümün gerçekleşmesi halinde ihmali davranışla kasten öldürme suçu meydana gelecektir.

Failin cebir ve tehdit kullanarak mağduru zorla intihara mecbur kılması durumunda ise yargılamaya konu olan suç kasten öldürmedir. Eğer mağdur davranışlarının anlam ve sonuçlarını algılayabilecek durumda olmayan bir kimse ise fail, kasten öldürmenin daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halinden sorumlu olacaktır.

İntihara Yönlendirme Suçunun Cezası

İntihara yönlendirme suçu kanunda şu şekilde cezalandırılmaktadır;

Başkasını intihara azmettiren, teşvik eden, başkasının intihar kararını kuvvetlendiren veya başkasının intiharına herhangi bir suretle yardım eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
İntiharın gerçekleşmesi halinde kişi dört yıldan on yıla kadar hapis cezalı ile cezalandırılır.

Başkalarının suça alenen teşvik edilmesi durumunda kişi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

İşlediği fiilin anlam ve sonuçlarının algılama yeteneği olmayan veya algılama yeteneği ortadan kaldırılmış olan kişileri intihara sevk edenler ile cebir veya tehdit kullanarak başkasını intihara mecbur kılanlar, kasten öldürme suçu ile sorumlu olurlar.

Adli Para Cezası, Cezanın Ertelenmesi, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

İntihara yönlendirme suçunun cezanın miktarı dolayısıyla adli para cezasına çevrilmesi mümkün olmamakla birlikte suçun cezasının iki yıl veya daha altında belirlendiği hallerde hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi mümkün olabilmektedir. Böylelikle hükmolunan ceza belli bir denetim süresi boyunca belli koşulların yerine getirilmesi ile karar sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılabilir veya mahkeme tarafında belirlenen cezanın infazından koşullu olarak vazgeçilebilir.

İntihara Yönlendirme Suçunun Şikayet Süresi, Zamanaşımı ve Uzlaşma

Uzlaşma, tarafsızlığı şüphesiz bir üçüncü kişinin uyuşmazlığın taraflarına somut olayın koşulları doğrultusunda çeşitli çözüm önerileri sunarak onların bu çözüm önerileri üzerinde karşılıklı müzakere etmesini ve bu önerilerden birisinde anlaşmaya varmalarını amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. İntihara yönlendirme suçu niteliği dolayısıyla uzlaştırma kapsamında bulunan suçlardan değildir.
İntihara yönlendirme suçu, şikayete tabi suçlar arasında yer almamakta ve savcılık tarafında re’sen soruşturulmaktadır. Re’sen soruşturulan bu suçlar bakımından herhangi bir şikayet süresi bulunmaz. Açılan kamu davasına şikayetçi olarak müdahil olan kimseler var olsa dahi şikayetten vazgeçilmesi ceza davasının düşmesine sebebiyet vermez. Bu suçlar, dava zamanaşımı süresi göz önünde bulundurulmak suretiyle her zaman ihbar ve şikayet dilekçesi sunma ile savcılığa bildirildiğinde soruşturulabilmektedir.

Dava zamanaşımı, suçun işlenmesinden itibaren belirli sürelerin geçmesi halinde dava açılmamış veya dava açılmış olmasına rağmen kanuni süreler içerisinde sonuçlandırılmamış olması durumunda ceza davasının düşmesine sebebiyet veren bir ceza hukuku kurumudur. İntihara yönlendirme suçunun, suçun basit hali bakımından dava zamanaşımı süresi sekiz yıl, suçun nitelikli hallerinde ise dava zamanaşımı süresi on beş yıldır.

İntihara Yönlendirme Suçunda Görevli Mahkeme

İntihara yönlendirme suçu ile ilgili olarak yargılama yapılması görevi asliye ceza mahkemesi tarafından yerine getirilmekte ise de suçu meydana getiren icra hareketlerinin kasten öldürme suçu ile cezalandırılması veya kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi niteliğiyle yargılanması hallerinde yargılama yapma görevi ağır ceza mahkemesi tarafından yerine getirilmektedir.

İntihara Yönlemdirme Suçu Hakkında Yargıtay Kararı Örneği 1. Ceza Dairesi 2019/3162 e. , 2019/5135 k.

Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre, maktul Ahmet ile ile aynı otelde çalışan ve ailece görüştükleri anlaşılan sanık …’ın, olaydan önce 30/10/2013 tarihinde evinden bir miktar dövizin çalınması nedeniyle polis merkezine başvurarak paranın ve anahtarın yerini bildiği için ölenden şüphelendiğini beyan ederek şikayetçi olduğu, tanık anlatımlarına göre de, sanığın arkadaşı Ahmet’i, “Paramı getireceksin, seni rezil ederim, getirmezsen tek çaren ölümdür” diyerek tehdit ettiği, ölen Ahmet’in bu durumu gurur meselesi yaparak bunalıma girdiği ve cep telefonunda “Maviş” olarak kayıtlı olan sanığa, “Maviş iyi düzen kurmuşsun helal olsun, ben senin dediklerini yaptım ama paranı asla almam, beni hırsızlıkla suçlayamazsın ben Ahmet ustayım telefonunu açık tut sana bir sürprizim var” şeklinde mesaj attığı ve sonrasında da Manavgat Köprüsünden ırmağa atlayarak intihar ettiği olayda;

Evinden hırsızlık yapıldığı iddiasında olan sanığın, uzun süredir arkadaşlık yaptığı Ahmet’ten şüphelendiğini beyan ederek şikayetçi olması ve bu bağlamda öleni tehdit etmekteki kastının esasen çalındığını öne sürdüğü parayı geri almaya yönelik olduğu, durumu gurur meselesi yaparak bunalıma giren Ahmet’in intihar etmesiyle sonuçlanan olayda TCK’nin 84. maddesinde düzenlenen intihara yönlendirme suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı anlaşıldığından, sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi…

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu


Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu Türk Ceza Kanunu’nun 109.maddesinde düzenlenmektedir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak özgürlüğünden mahrum bırakmak suretiyle işlenen bir suçtur. Bu suç, kişi özgürlüğünü ve güvenliğini koruması dolayısıyla “hürriyete karşı suçlar” başlığı altında hüküm altına alınmıştır.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun Unsurları

Hürriyeti tahdit suçu özgü suç niteliği taşımamaktadır. Bu kapsamda suçun faili herkes olabileceği gibi, yine herkes bu suçun mağduru olabilmektedir. Ancak bazı kişilere karşı işlenmesi durumunda hükmolunacak cezada artırıma gidilmesini gerektiren nitelikli hal meydana gelebilmektedir.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun manevi unsuru kasttır. Bu suçun taksirli hali kanunda düzenlenmemekte, doğal olarak hata ile işlenmesi de mümkün olmamaktadır. Suçun meydana gelmesi için failin, hürriyeti tahdit kastı ile hareket etmiş olmadı yeterlidir. Eylem sonucu menfaat elde etme saiki aranmaz. Ancak yine bazı hallerde özel saikle hareket edilmiş olması nitelikli hal teşkil edecek ve cezada artırıma gidilecektir. Örneğin kişiyi cinsel amaçlarla özgürlüğünden yoksun kılma bir nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.

Hürriyeti tahdit suçu serbest hareketli bir suçtur. Başka bir deyişle bir kimsenin bir yerde bulunma veya bir yere gitme hürriyetini elinden alma neticesini doğuran her türlü fiil ile bu suç işlenebilmektedir.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenebilmesi için kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılma süresinin hukuken önem atfedilen bir uzunlukta olması aranır. Bu sürenin çok uzun veya çok kısa sürmüş olması cezalandırma bakımından bir önem arz etmese de alıkonulma süresi hukuki anlamda bir değer taşımıyor ise hürriyeti tahdit suçu meydana gelmeyecektir.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun Cezası

Türk Ceza Kanunu’nda kişiyi hürriyetinde yoksun kılma suçunun cezası şu şekilde belirlenmiştir;

  • Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
  • Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
  • Bu suçun; silahla, birden fazla kişi tarafından birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır.
  • Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
  • Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
  • Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun Nitelikli Halleri

Cebir, Tehdit ve Hile Kullanarak Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma

Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun bu nitelikli hal kapsamında değerlendirilmesi için cebir içeren hareketin başlangıç aşamasında icra edilmiş olması yeterlidir. Fiil devam ederken ayrıyeten cebir uygulanmasının bir önemi yoktur.

Tehdit suçunun, hürriyeti tahdit suçunun icrası aşamasında işlenmesi durumunda fail yine bu suçun nitelikli hali kapsamında cezaya tabi tutulacaktır. Uygulamada tehdit suçunun, hürriyeti tahdit suçu ile birlikte işlenmesi en sık karşılaşılan nitelikli hallerden biridir.

Hile, failin aldatıcı söz ve davranışlar sarf ederek kişinin iradesinin özgür bir şekilde oluşmasının önüne geçmesi, mağduru yanıltmasını ifade eder. Hile içeren davranışlarla kişinin hareket özgürlüğünün sınırlanması durumunda suçun bu nitelikli hali meydana gelmiş olacaktır.

Hürriyeti tahdit suçunun bu nitelikli hali teşkil etmesi durumunda fail, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Silahla Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Bırakma

Bu halde suçun cezası bir kat artırılmaktadır.

Silah kavramı TCK m.6’ oldukça geniş değerlendirilmektedir. Bu kapsamda yalnızca tüfek, bıçak, tabanca değil, suçun işlenmesine elverişli her türlü araç silah niteliği taşıyabilmektedir.

Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun silahla işlenmesi halinde faile verilecek ceza iki yıldan on yıla kadar hapis cezasıdır. Silahla işlenen hürriyeti tahdit suçunda, mağdura dönük olarak ayrıca TCK md.109/2’de düzenlenen cebir, hile veya tehdit kullanılırsa suçun cezası dört yıldan on dört yıla kadar hapis cezası olacaktır.

Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte Hürriyeti Tahdit Suçu

Suçun bu nitelikli halinin meydana gelmesi için en az iki kişinin suçu müşterek fail olarak birlikte işlemesi gerekir. Suça azmettirme veya yardım etme şeklinde iştirak eden bir başka kimsenin varlığı durumunda suç birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmiş kabul edilmeyecektir.

Bu halde faile verilecek ceza bir kat artırılır.

Kişinin Yerine Getirdiği Kamu Görevi Nedeniyle Hürriyetinden Yoksun Bırakma

Suçun bu nitelikli halinin vücut bulması için suçun işlenme nedeninin mağdurun yerine getirdiği kamu görevi olması gerekir. Mağdurun kamu görevlisi olması ancak suçun herhangi bir başka kişisel sebeple işlenmesi halinde bu durum nitelikli hal teşkil etmeyecektir. Bu kapsamda mağdurun görevine devam ediyor olması koşulu aranmaz, kişi emekli olmuş veya çalışma süresi sona ermiş olsa dahi görevi dolayısıyla hürriyetinden yoksun kılınmışsa suçun bu nitelikli hali meydana gelecektir.

Kamu Görevinin Sağladığı Nüfuz Kötüye Kullanılmak Suretiyle Hürriyeti Tahdit Suçu

Bu nitelikli halin oluşması için failin kamu görevlisi olması ve suçun kamu görevinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle işlenmiş olması gerekmektedir.

Üstsoy, Altsoy ve Eşe Karşı Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu

Altsoy-üstsoy hısımlığı, biri diğerinden gelen kişiler arasında söz konusu olan hısımlıktır. Kişinin kendi çocukları ve çocuklarının çocukları o kişinin alt soyunu, anne babası ve onların anne babaları ise üst soyunu oluşturmaktadır. Eş ise kişinin resmi nikahlı olduğu kişiyi ifade eder. Dini nikahlı eşe karşı bu suçun işlenmesi, nitelikli hal teşkil etmeyecektir.

Çocuğa ya da Beden veya Ruh Bakımından Kendini Savunamayacak Durumda Bulunan Kişiye Karşı Hürriyeti Tahdit Suçu

TCK m.6 kapsamında çocuk, 18 yaşından küçük herkesi ifade eder. Çocukların ve ruh ve beden bakımından kendini savunamayacak durumdaki kişilerin korunması amacıyla suçun bu kişilere karşı işlenmesi nitelikli hal olarak düzenlenmiş ve daha ağır yaptırıma tabi tutulmuştur.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Bırakma Suçunun Cinsel Amaçla İşlenmesi

Suçun, cinsel amaçla işlenmesi durumu en ağır nitelikli hali oluşturmaktadır. Bu doğrultuda fail cinsel amacını gerçekleştirmiş ise, diğer bir deyişle mağdura karşı cinsel taciz, cinsel saldırı veya cinsel istismar teşkil eden hareketler sergilemişse bu suçlardan ayrı sorumluluğu doğacaktır.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda mağdurun rızası bir hukuka uygunluk sebebidir. Ancak bu suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde 15 yaşından küçüklerin rızası dikkate alınmaz. TCK 104. maddesinde, cebir, tehdit ve hile olmaksızın, on beş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunmayı şikâyete bağlı bir suç olarak düzenlemektedir. Bu nedenle çocuklara karşı cinsel amaçlı olarak işlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının da iki kategoride ele alınması gerekir. Birinci kategoride yer alan “on beş yaşını tamamlamamış” çocuklara karşı işlenen “cinsel amaçlı olarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçunda, çocukların rızaları hukuken değer ifade etmezken cinsel amaçla işlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda 15 yaşını bitirmiş çocuğun rızası suç vasfının tayininde mahkeme tarafından ayrıca değerlendirilecektir.

Sigara Ve Alkol Kaçakçılığı Suçu Ve Cezası


Sigara veya alkol kaçakçılığı suçu Türk Ceza Kanunu kapsamında düzenlenmiş suçlardan olmayıp bu hususun düzenlenmesi için 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu çıkarılmıştır. Bu başlık kapsamında kaçakçılık suçunun konusunu meydana getiren unsurların tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkiler olması dolayısıyla uygulamaya gidilecek madde kanunun üçüncü maddesinin onuncu fıkrası olacaktır.

Sigara ve alkol kaçakçılığı suçu sigara, alkol veya tütün gibi maddelerin gümrük denetimine tabi olmaksızın yurtdışına çıkarılması veya ülkeye sokulması yolu ile gerçekleşir.

Sigara ve alkol kaçakçılığı suçu ile hakkında soruşturma başlatılan sanığın, ürünleri şahsi kullanım amacıyla bulundurduğu yönünde bir savunma yapması halinde kişisel kullanım miktarının tespit edilmesi gerekmektedir. Bu miktarın sınırları, somut olayın koşulları değerlendirilerek suç konusu malzemelerin cinsi, nitelikleri, miktarı da göz önünde bulundurulmak suretiyle belirlenecektir. Örneğin, 200 adet sigara kişisel kullanım miktarı kapsamında değerlendirilirken 20 kartonun üzerindeki kaçak sigaranın ticari amaç taşıyor olduğu kabul edilmektedir.

Alkol Ve Sigara Kaçakçılığı Suçunun Unsurları

Sigara ve alkol kaçakçılığı suçunun konusunu oluşturan malzemeler tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkilerdir. Kaçakçılık suçunun bu türü seçimlik hareketli suçlar kapsamında bulunmaktadır. Birden fazla seçimlik hareketin icra edilmesiyle suçun işlenmesi halinde fail hakkında tek bir kaçakçılık suçundan ceza verilmektedir.

Sigara Ve Alkol Kaçakçılığı Suçunun Cezası

Alkol, sigara, tütün veya tütün mamullerini gümrük işlemlerine tabi tutulmadan ülkeye sokan kişi üç yıldan on yıla kadar hapis veya yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Eşyanın gümrük kapıları dışından ülkeye sokulması durumunda belirlenen ceza üçte birinden yarısına kadar artırılır. Mahkeme tarafından hapis cezasının en alt sınırdan, adli para cezasının ise hapis cezasının gün sayısından fazla olacak miktarda tayin edilmesi halinde bu kararın gerekçesinin izah edilmesi gerekmektedir.

Aldatıcı işlem ve davranışlarda bulunmak suretiyle gümrük vergilerinde kısmen veya tamamen ödemeden kaçınma ile sigara, alkol veya tütünün ülkeye sokulması yoluyla suç işleyen kişi hakkında dört yıldan on yıla kadar hapis cezası ve yirmi bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

Sigara ve alkol kaçakçılığı suçunda suç konusu eşyanın değerinin fahiş olması halinde verilecek olan ceza yarısından bir katına kadar artırılır.

Teşebbüs, bir suçun icra hareketlerine başlanmış olmasına rağmen failin iradesi dışında gerçekleşen durumlar sebebiyle suçun tamamlanamamasını ifade eder. Bir suça teşebbüs halinde faile verilecek cezada belli oranlarda indirime gidilmektedir. Sigara, alkol, tütün ve tütün mamulleri kaçakçılığı suçu bakımından teşebbüs hükümleri uygulama alanı bulmamaktadır. Bir diğer değişle kaçakçılık eylemi teşebbüs aşamasında kalmış olsa bile fail, suçu meydana getiren eylem tamamlanmış gibi cezalandırılacaktır.

Kaçak Sigara, Alkol Üretme, Satma, Taşıma, Veya Satın Alma Suçu

Sigara veya alkol kaçakçılığı suçunu iştirak etmeksizin, sigara, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkilerin piyasada satılması, satışa sunulması, taşınması veya satın alınması durumunda suçun cezası üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ve on bin güne kadar adli para cezasıdır.

Ambalajında bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan ya da taklit veya yanıltıcı bandrol, etiket, hologram, pul, damga ve benzeri işaret taşıyan sigara, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkileri ticari amaçla üreten, satışa sunan veya satan, bu özelliğini bilerek ve ticari amaçla satın alan kişi üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Bandrol, Etiket, Hologram, Pul, Damga Vb. İşaretleri Taklit Etme Veya Kullanma

Sigara ve alkol piyasasının denetiminin sağlanması, kamu sağlığının korunabilmesi amacıyla ürün tespitini kolaylaştırmak adına bandrol, hologram gibi işaretler kullanılmaktadır. Bu işaretlerin taklit edilmesi kanunda ayrıca cezalandırılmaktadır. Tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkilerin ambalajlarına kamu kurumlarınca uygulanan bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretlerin taklitlerini imal eden veya ülkeye sokan kişiler ile bunları bilerek bulunduran, nakleden, satan ya da kullananlar 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ve 20 bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkilerin ambalajlarına kamu kurumlarınca uygulanan bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretleri; ilgili mevzuatta belirlenen şekilde temin etmesine rağmen belirlenen ürünlerde kullanmaksızın bedelli veya bedelsiz olarak yayanlar, bunları alma veya kullanma hakkı olmadığı halde sahte evrak veya dokümanlarla veya herhangi bir biçimde ilgili kurum ve kuruluşları yanıltarak temin edenler, bunları taklit veya tahrif ederek ya da konulduğu üründen kaldırarak, değiştirerek ya da her ne suretle olursa olsun tedarik ederek amacı dışında kullananlar 3 yıldan 6 yıla kadar hapis ve 20 bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Örgütlü Kaçakçılık

“Örgüt” kavramı, Ortak bir amacı veya işi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kurumların veya kişilerin oluşturduğu birlik, teşekkül ve ya teşkilat’’ olarak tanımlamaktadır. Hukuki anlamda örgütlü suç ise, birbirleri ile sıkı ilişki içerisinde bulunan en az üç kişinin birlikte suç suç işlemesi ifade edilir.

Alkol ve sigara kaçakçılığı suçunun örgütlü bir şekilde, yani bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde faile verilecek ceza 2 katına kadar arttırılır.

Alkol ve sigara kaçakçılığı suçunun örgütlü bir şekilde olmadığı halde, 3 veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde suçun cezası 1/2 oranında arttırılır.

Sigara, Alkol Kaçakçılığı Suçunda Etkin Pişmanlık Hükümleri

Etkin pişmanlık, suçun tamamlanmasından sonra ortaya çıkan ve suçun zararlı veya tehlikeli etkilerini ortadan kaldırmak veya hafifletmek için aktif bir çaba içine girmesiyle cezayı azaltan veya azaltan bir ceza hukuku kurumudur. Sigara ve alkol kaçakçılığı suçunu işlemiş bir kişinin, resmi makamlar tarafından haber almadan önce, suçu meydana getiren icra hareketlerini, diğer failleri ve kaçak eşyaların saklanmakta olduğu yerleri yetkili merciine haber vermesi ile faillerin yakalanması veya kaçak eşyanın ele geçirilmesi sağlanırsa kişi cezalandırılmamaktadır. Resmi makamlar tarafından haber alındıktan sonra suçun tamamıyla ortaya çıkmasına hizmet veya yardım eden kişiye verilecek cezada üçte iki oranında indirime gidilir.

Sigara ve alkol kaçakçılığı suçlarından birini işlemiş olan bir kişi, etkin pişmanlık göstermek suretiyle, soruşturma evresinin devamı sürecinde suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı miktarında parayı devlet hazinesine ödediği takdirde, hakkında hükmedilecek ceza yarı oranında indirilir.

Sigara Ve Alkol Kaçakçılığı Suçunda Zamanaşımı

Sigara ve alkol kaçakçılığı suçu şikayete tabi suçlar arasında bulunmamaktadır. Herhangi bir şekilde suçun işlendiği savcılık tarafından öğrenildiğinde soruşturma kendiliğinden başlatılmaktadır.

Sigara ve alkol kaçakçılığı suçunun soruşturulması için herhangi bir şikayet süresi belirlenmiş olmamasına rağmen, temel suçun dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır, dolayısıyla suçun işlendiği tarihten itibaren sekiz yıllık süre içerisinde savcılığa bildirilmesi gerekmektedir. Aksi halde dava zamanaşımı süresi dolmuş olacağından suç ile ilgili soruşturma yapılamayacaktır.

Sigara ve alkol kaçakçılığı suçuna ilişkin yargılamayı yapmakla görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir.

Parada Sahtecilik (Kalpazanlık) Suçu Ve Cezası


Parada sahtecilik suçu Türk Ceza Kanunu’nun 197.maddesinde, “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmektedir.

Parada sahtecilik suçu, Türkiye’de veya başka bir ülkede sahte para üretmek, sahte olduğu bilinen parayı ülkeye sokmak, nakletmek, muhafaza etmek veya tedavüle sokmak şeklinde meydana gelebilen seçimlik hareketli bir suçtur.

Parada Sahtecilik Suçunun Unsurları

Kalpazanlık suçunun maddi konusunu oluşturan unsur paradır. Paranın maddi şekli, kağıt veya madeni para olması, milli veya yabancı para olması, suçun cezalandırılması açısından herhangi bir fark yaratmamaktadır.

Parada sahtecilik suçunun faili herhangi biri olabilmektedir. Bu kapsamda memlekette veya yabancı ülkelerde tedavülde bulunan parayı, sahte olarak üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden veya tedavüle koyan, sahte parayı bilerek kabul eden, sahteliğini bilmeden kabul ettiği parayı bu niteliğini bilerek tedavüle koyan herhangi bir kişi bu suçların faili konumunda olacaktır.

Suçun mağduru toplumun tamamıdır. Çünkü parada sahtecilik suçu ile kamu güvenliği ihmal edilmekte ve bu etki alanı içerisinde bulunan her gerçek ve tüzel kişi suçtan zarar görme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.

Parada sahtecilik suçunun manevi unsuru kasttır. Bu suç ancak suçu meydana getiren icra hareketlerinin fail tarafından bilinerek ve istenerek meydana getirilmesi durumunda vücut bulmaktadır.

Parada sahtecilik suçuna vücut veren seçimlik hareketler şunlardır;

Sahte Para Üretme

Milli veya yabancı paranın taklit edilerek bir benzerinin üretilmesidir.

Sahte Parayı Ülkeye Sokma veya Nakletme

Sahte olduğunun bilinmesi ile herhangi bir para biriminin ülkeye sokulması veya ülke içerisinde nakledilmesinin sağlanmasıdır.

Sahte Parayı Muhafaza Etme

Sahte olduğu bilinmekte olan parayı saklamak veya koruma altına almaktır. Bu eylemin cezalandırılma sebebi paranın her an tedavüle konabilme ihtimalidir.

Sahte Parayı Tedavüle Sokma

Sahte olduğu bilinen paranın piyasaya sürülmesidir.

Sahte Parayı Kabul Etme

Sahte olduğu bilinen parayı almayı ifade eder.

Sahte Olduğu Bilinmeyen Parayı Tedavüle Sokma

Bu eylemin suç teşkil etmesi için kişinin parayı önce sahte olduğunu bilmeden alması, sonra sahte olduğunu öğrenmiş olmasına rağmen yeniden piyasaya sürmesi koşulu aranmaktadır.

Sayılan seçimlik hareketlerden herhangi birinin icra edilmesi suçun meydana gelmesi için yeterli olmaktadır. Bütün bu fiillerin bir kişi tarafından işlenmesi durumunda da kişi tek bir parada sahtecilik suçundan sorumlu tutulacaktır.

Parada Sahtecilik Suçunda Aldatıcılık Özelliği

Tüm sahtecilik suçlarında olduğu gibi kalpazanlık suçunda da suçun konusunu oluşturan maddenin alelade bir nesne olmayıp, aldatıcılık kabiliyetine sahip olması aranmaktadır. Aldatıcılık özelliği taşımayan herhangi bir kağıt parçası ile bir kimseyi kandırma eylemi parada sahtecilik suçunu değil dolandırıcılık suçunu meydana getirecektir.

Parada sahtecilik suçu ile, üretilmiş olan paranın sahte olduğunun ilk bakışta tespit edilemeyen nitelikte olması cezalandırılmaktadır. Deneyimi olmayan veya parayı özel bir denetimden geçirmeyen bir kimsenin zihninde paranın gerçek olduğu yanılgısı oluşuyor ise parada sahtecilik suçu söz konusu olacaktır. Ancak paranın gerçek olmadığı ilk bakışta anlaşılabiliyor ise para sahte olsa dahi kalpazanlık suçu oluşmayacaktır. Para gibi görünüyor olmakla beraber aldatıcılık özelliğini haiz olmayan kağıt yahut madeni parça suçun meydana gelmesine sebep olmaz. Yargıtay içtihatlarında bu özellik “sürüm yeteneği” olarak isimlendirilmektedir.

Parada Sahtecilik Suçunun Cezası

Türk Ceza Kanunu’nda parada sahtecilik suçu şu şekilde cezalandırılmaktadır;

  • Memlekette veya yabancı ülkelerde kanunen tedavülde bulunan parayı, sahte olarak üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden veya tedavüle koyan kişi, iki yıldan on iki yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
  • Sahte parayı bilerek kabul eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
  • Sahteliğini bilmeden kabul ettiği parayı bu niteliğini bilerek tedavüle koyan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Parada Sahtecilik Suçunda Etkin Pişmanlık Hükümlerinin Uygulanması

Etkin pişmanlık, bir kişinin suç işledikten sonra pişmanlık duyarak suçun meydana getireceği sonuçlarının ortaya çıkmasını önlemeye çalışmasını ifade etmektedir. Etkin pişmanlık hükümlerinin uygulama alanı bulması için suçun işlenmiş olması, yani suça vücut veren hareketlerin icra edilmiş olması gerekir. Suçun işlenmesinin tamamladığı aşamada kişinin suçu işlemekten vazgeçmesi halinde gidilecek hukuki kurum ancak gönüllü vazgeçmedir. Etkin pişmanlık, teşebbüs aşamasında kalmış suçlar bakımından uygulama alanı bulmayacaktır.

Etkin pişmanlık cezanın kaldırılması veya azaltılması sonucunu gerektiren bir şahsi sebep teşkil etmektedir. Suça iştirak edilmiş olması durumunda etkin pişmanlık hükümleri yalnızca ilgili fail bakımından uygulama alanı bulacaktır.

Kanunda parada sahtecilik suçu bakımından iki farklı etkin pişmanlık hükmüne yer verilmektedir. Bunlar;

  • Sahte olarak para üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden veya kabul eden kişi, bu parayı tedavüle koymadan ve resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve sahte olarak üretilen paraların üretildiği veya saklandığı yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını ve sahte olarak üretilen para veya kıymetli damgaların ele geçirilmesini sağlaması halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
  • Sahte para üretiminde kullanılan alet ve malzemeyi izinsiz olarak üreten, ülkeye sokan, satan, devreden, satın alan, kabul eden veya muhafaza eden kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve bu malzemenin üretildiği veya saklandığı yerleri ilgili makama haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını ve bu malzemenin ele geçirilmesini sağlaması halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

Parada Sahtecilik Suçunda Yargılama İle Görevli Mahkeme

Parada sahtecilik suçu bakımından TCK m.197/1 fıkrası uyarınca yapılan yargılamalar bakımından görevli mahkeme ağır ceza mahkemesi, TCK m.197/2-3 uyarınca yapılan yargılamalarda görevli mahkeme ise asliye ceza mahkemesidir.

Parada Sahtecilik Suçu Bakımından Zamanaşımı Süreleri

Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçmesine rağmen davanın açılmadığı veya açılsa bile kanuni süreler içerisinde sonuca varılamamış olması durumunda ceza davasının düşmesi neticesini doğuran ceza hukuku kurumunu ifade etmektedir. Parada sahtecilik suçu bakımından her fıkra kapsamında farklı zamanaşımı süreleri öngörülmektedir. TCK m.197/1 fıkrasına göre yapılan yargılamalarda olağan dava zamanaşımı süresi 15 yıl olmakla beraber, TCK md.197/2-3 fıkraları gereği yapılan yargılamalarda olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıl olarak düzenlenmektedir.

Parada Sahtecilik Suçu Hakkında Verilmiş Yargıtay Kararları

Resmi evrakta sahtecilik suçunda suça konu nüfus cüzdanları, sürücü belgeleri ve diplomaların sahteliği hususunda Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi’nden usulüne göre rapor aldırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekir. Parada sahtecilik suçunda hükümden sonra yürürlüğe giren değişiklik de gözetilerek koşullarının varlığı halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması gerekir. (T.C. YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ E. 2009/17080 K. 2011/10597)

Suça konu altınların Milli Ziynet altını olup, sahte ve aldatma kabiliyetini haiz olduklarının tespiti halinde sanığın eyleminin bir bütün halinde 5237 sayılı TCK.nun 198. maddesi yollamasıyla 197/1. madde ve fıkrasında tanımlanan sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmelidir. (T.C. YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ E. 2009/20187 K. 2011/9260)

Bilişim Suçları


Bilişim suçları, siber suçlar olarak da isimlendirilmektedir. Bilişim suçları, bilgisayar, tablet, cep telefonu gibi iletişim araçları veya pos makineleri gibi alışveriş araçları kullanılmak suretiyle elektronik ortam üzerinde işlenebilen her türlü suç olarak tanımlanmaktadır.

Uygulamada bilişim suçları yerine bilgisayar suçları, internet suçları gibi terimler de kullanılmaktadır. Bilişim, insanların teknik, ekonomik ve toplumsal iletişimde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin, düzenli ve akla uygun bir biçimde, özellikle bilgisayarlar ve benzeri elektronik aygıtlar aracılığıyla işlenmesi bilimi olarak tanımlanmaktadır. Bu süreçte işlenen suçlara ise bilişim suçları denir. Bilişim sistemleri üzerinde vücut bulan bu suçlar bazen sisteme maddi bir şekilde erişilmesi suretiyle gerçekleşirken bazen de uzaktan, internet aracılığıyla bağlanılarak oluşmaktadır.

Türk Ceza Kanunu Kapsamında Bilişim Suçları

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda 243 ila 245. Maddeleri arasında, “Bilişim Alanında İşlenen Suçlar” başlığı altında tüm bilişim suçları hüküm altına alınmıştır. Bu doğrultuda TCK m. 243 Bilişim Sistemine Girme Suçunu, TCK m.244 Sistemi Engelleme, Bozma, Erişilmez Kılma, Verileri Yok Etme Veya Değiştirme Suçunu, TCK m.245 Banka veya Kredi Kartının Kötüye Kullanılması Suçunu, TCK m.245/a hükmü ise Yasak Cihaz Veya Program Kullanma Suçunu düzenlemektedir.

Bilişim Sistemine Girme Suçu Ve Cezası

Bilişim sistemine girme, bir bilişim sisteminin tamamına veya bir kısmına hakkı ve yetkisi olmaksızın giriş yapmayı ve orda kalmayı ifade eder. Bilişim sistemine girme suçunda mağdurun rızası hukuka uygunluk sebebi teşkil etmektedir. Başka bir ifade ile bilişim sistemi üzerinde hak ve yetki sahibi olan kişinin başka bir kimseye sisteme girme izni vermesi veya şifresini vermesi, failin bilişim sistemine girme eylemini hukuka uygun hale getirmektedir.

Bilişim sistemine girme suçu farklı hareketlerle işlenebilen, yani seçimlik hareketli bir suçtur. Bilişim sistemine erişim, alınan güvenlik önlemlerinin zayıflığından faydalanmak şeklinde gerçekleşebileceği gibi var olan güvenlik sistemindeki boşlukların kullanılmasıyla da sağlanabilir. Ağ üzerinden virüslerin kullanılması, sistemdeki açıkların zorlanması şeklinde de sisteme erişilebilir. Bu eylemler için aynı zamanda bilgisayara tecavüz, kod kırma, bilgisayar korsanlığı kavramları da kullanılabilmektedir. Bilişim sistemine girme suçunda iletişimin kablolu veya kablosuz olması, mesafedeki uzaklık ya da yakınlık arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır.

Bilişim Sistemine Girme Suçunun Cezası

  • Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren veya orada kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir.
  • Bu fiillerin bedeli karşılığı yararlanılabilen sistemler hakkında işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir.
  • Bilişim sistemine girme fiili nedeniyle sistemin içerdiği veriler yok olur veya değişirse, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
  • Bir bilişim sisteminin kendi içinde veya bilişim sistemleri arasında gerçekleşen veri nakillerini, sisteme girmeksizin teknik araçlarla hukuka aykırı olarak izleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bilişim Sistemini Engelleme, Bozma, Erişilmez Kılma, Verileri Yok Etme Veya Değiştirme Suçu

Bilişim Sistemini Engelleme, Bozma, Erişilmez Kılma, Verileri Yok Etme veya Değiştirme Suçu, seçimlik hareketli suçlar kapsamında TCK m.244’te düzenlenmektedir. Bu seçimlik hareketlerden herhangi birinin icra edilmesiyle suç gerçekleşmiş olur. Verileri yok etme veya değiştirme ile, bilişim sistemini kullanıma yetkisi olan hak sahibinin sisteme kaydetmiş olduğu kişisel verilerin yok edilmesi veya değiştirilmesi ifade edilir. Sistemi engelleme veya erişilmez kılma, sistemi kullanamaya yetkin hak sahibinin sisteme girişinin engellenmesi, sistemi bozma ile ise bilişim sisteminin teknik olarak yapısına uygun bir şekilde çalışmasının önüne geçilmesi ifade edilmektedir.

Bilişim Sistemini Engelleme, Bozma, Erişilmez Kılma, Verileri Yok Etme Veya Değiştirme Suçunun Cezası

  • Bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
  • Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
  • Bu fiillerin bir banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
  • Aynı fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç oluşturmaması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

Banka, Kredi Kurumu Veya Kamu Kurumuna Ait Bilişim Sistemi Üzerinde İşlenen Bilişim Suçları

Bilişim suçlarının banka, kredi ve kamu kurumları üzerinde işlenmesi TCK m.244’ ün üçüncü fıkrası kapsamında daha ağır bir cezaya tabi tutulmuştur. Bu fıkra bilişim suçunun nitelikli halini teşkil etmektedir. Bu nitelikli hal söz konusu olduğunda bilişim suçunun ikinci fıkrasındaki ceza yarı oranında artırılacak ve failin tabi tutulacağı ceza dokuz aydan dört buçuk yıla kadar hapis cezası olacaktır.

Failin asıl amacının bilişim sistemini kullanarak banka veya kamu kurumuna ait parasal değerin mülkiyetine el koymak olduğu tespit edildiğinde, bu halde suç bilişim suçu olmaktan çıkacak, nitelikli hırsızlık suçu meydana gelmiş olacaktır.

Haksız Çıkar Sağlama Yoluyla Bilişim Suçları

Suçu düzenleyen maddenin dördüncü fıkrasında yer verilen bir hal olarak, icra hareketleri sonucu fail kendisine veya başkasına haksız bir çıkar sağlıyor ise suçun cezası iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası olacaktır. Bu durumda fail aynı suç dolayısıyla hem hapis cezasına hem de adli para cezasına tabi tutulacaktır. Bankaya ait çek, dekont, hesap cüzdanı gibi araçların kullanılması suretiyle bankadan haksız menfaat elde edilmiş ise bu durum bilişim suçu değil, dolandırıcılık suçu meydana gelmiş olur.

Banka Veya Kredi Kartlarının Kötüte Kullanılması Yoluyla Bilişim Suçu İşlenmesi

Banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu, TCK’da bilişim suçları başlığı kapsamında değerlendirilmiş ve şu şekilde cezalandırılmıştır;

  • Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
  • Başkasına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
  • Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Bilişim Suçunun Yasak Cihaz Ve Programlar Kullanılarak İşlenmesi

Bir cihazın, bilgisayar programının, şifrenin veya sair güvenlik kodunun bilişim suçların işlenmesi için ve bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenebilen diğer suçların işlenmesi için yapılması veya oluşturulması halinde; bunları imal eden, ithal eden, sevk eden, nakleden, depolayan, kabul eden, satan, satışa arz eden, satın alan, başkalarına veren veya bulunduran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu ve Cezası


Cumhurbaşkanına hakaret suçu ve cezası, hakaret suçunun düzenlendiği genel hükümden ayrı olarak Türk Ceza Kanunu’nun 299. Maddesinde düzenlenmektedir. Cumhurbaşkanına hakaret suçu kapsamında cumhurbaşkanının toplumsal değeri hususunda toplumdaki duygu ve düşünceleri sarsan fiil ve sıfatların isnat edilmesi cezalandırılmaktadır.

TCK m.299’un düzenlenme şekli göz önüne alındığında, bu suçun düzenlenmesi ile Cumhurbaşkanlığı makamının fonksiyonel niteliği ve yerine getirilen görevden ayrı olarak hukuki anlamda Cumhurbaşkanının şerefi korunmaktadır. Cumhurbaşkanına hakaret suçu dolayısıyla kovuşturma yapılması Adalet Bakanlığının iznine tabidir.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunun Unsurları

Cumhurbaşkanına hakaret suçu kişilere ve şerefe karşı suçlar başlığı altında değil de Devlete karşı suçlar bölümünde düzenlenmiş, böylece Devleti temsil eden bu makamın saygınlığının korunması hedeflenmiştir. Suç doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı olan kişiye karşı işleniyor olsa da işlenmesi ile ihlal edilen hukuki değer devletin siyasal iktidar yapısıdır. Dolayısıyla bu suç bakımından koruma altına alınan kavram Devlet kuvvetleridir.

Herkes bu suçun faili olabilmektedir. Suç, cumhurbaşkanlığı görevinin devamı süresi içerisinde işlenmiş olmalıdır. Cumhurbaşkanlığı sıfatı ise seçim ile değil ant içme ile kazanılmaktadır. Buna göre suç ant içmeyi takip eden görev süresi içerisinde işlenebilmektedir.
Hakaret, bir kimseye veya bir şeye karşı küçültücü söz kullanılması ya da aşağılayıcı, onur kırıcı davranışta bulunulmasını ifade etmektedir.

Suçun oluşması için fiilin yüze karşı veya yoklukta işlenmesi arasında fark bulunmamaktadır. Bu suçu bakımından gıyapta hakaretin varlığı için belirli sayıda kişi ile ihtilat unsuru aranmamakta, bir kişinin duyabileceği şekilde yoklukta hakaret edilmesi suçun meydana gelmesi açısından yeterli olmaktadır.
Cumhurbaşkanına hakaret suçu serbest hareketli bir suç olup sözle, yazıyla, çizim veya nefret içeren davranışlar gibi eylemler ile işlenebilmektedir. Bunun yanında telefon aracılığıyla, mektupla, basın yayın araçları veya medya yolu ile işlenmesi mümkündür.

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun manevi unsuru genel kasttır. Mağdur, cumhurbaşkanlığı sıfatını bilerek hareket etmiş olmalıdır. Saikin siyasi olması koşulu aranmaz. Hakaret suçları, ifade özgürlüğünü oluşturan hallerden birini teşkil etmektedir. İftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzeni cebir yoluyla değiştirmeye yönelen nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadeler düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle ceza yaptırımlarına bağlanmaktadır. Bu kapsamda Cumhurbaşkanına Hakaret suçu TCK 299. maddede yaptırıma bağlanmıştır. Suçla korunmakta olan hukuki yarar Cumhurbaşkanının şeref ve saygınlığıdır. Ne tür hareketlerin şeref ve itibari ihlal edici olduğu, toplumda hakim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunun tayininde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir. Bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemeyecektir.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunun Cezası

Türk Ceza Kanunu’nun 299.maddesinde suçun cezası şu şekilde düzenlenmektedir;

  • Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (TCK m.299/1)
  • Suçun alenen işlenmesi halinde verilecek ceza altıda biri oranında artırılır. (TCK m.299/3)
  • Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanlığının iznine bağlıdır (TCK n.299/3)

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunda Aleniyet

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun alenen işlenmesi halinde hükmedilecek olan ceza altıda biri oranında artırılır. Suçun internet aracılığı ile sosyal medya üzerinden, bir televizyon programında veya bir cadde üzerinde yüksek sesle işlenmesi suçta aleniyete örnek oluşturmaktadır.

Aleniyetin meydana gelmesi için olay yerinde başka insanların bulunması yeterli olmamaktadır. Hakaret niteliğindeki söz veya davranışın belirlenemeyen sayıda kişi tarafından görülebilme, duyulabilme ve algılanabilmesi olasılığının bulunması gerekmektedir. Hakaret suçunda aleniyetin varlığı için herhangi bir sınırlama olmaksızın herkese açık alanlarda işlenmesi koşulu aranır.

Cumhurbaşkanına Gıyapta Hakaret Suçunun Koşulları

Genel hakaret suçu, mağdurun yokluğu durumunda işlendiği takdirde suçun varlığının söz konusu olabilmesi için hakaret edenin söz veya davranışlarının en az üç kişi tarafından öğrenilmesi gerekmektedir. Genel hakaret suçu bakımından hakaret edilen ortamda mağdurun bulunmadığı hallerde Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesi kapsamında hakaret kabul edilen fiilin üç kişi ile ihtilat hali ile işlenmesi koşulu aranmaktadır. Söz konusu üç kişi arasında hakaret eden kişinin kendisi sayılmayacaktır. İhtilat halindeki bu üç kişinin aynı yerde olması şart değildir, üç kişinin hakaret niteliğindeki söz veya davranışı öğrenmesi yeterli olacaktır.
Cumhurbaşkanına hakaret suçu, genellikle Cumhurbaşkanının gıyabında işlenebilmektedir. Ancak bu suçun gıyapta işlenmesi durumunda genel hakaret suçundan farklı olarak yalnızca bir kişinin hakareti duyması veya görmesi yeterli olmaktadır. Üç kişinin hakareti öğrenmesi, bu suç bakımından aranmamaktadır.

Şikayet Süresi, Dava Zamanaşımı Ve Uzlaşma

Cumhurbaşkanına hakaret suçu takip edilmesi şikayete tabi tutulan suçlar kategorisinde bulunmamaktadır. Suçun, dava zamanaşımı süresi içerisinde savcılığa bildirilmesi halinde re’sen soruşturma başlatılır. Cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeni ile dava zamanaşımı süresi ise sekiz yıl olarak düzenlenmiştir.
Cumhurbaşkanına hakaret suçu taraflar arasında uzlaştırma prosedürü çerçevesinde çözüme kavuşturulabilen suçlardan değildir.

Cumhurbaşkanına hakaret suçu hususunda yargılama yapmada görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Adli Para Cezası Ve Cezanın Ertelenmesi

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanığa verilen cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması halinde, gerekli koşullarında varlığı durumunda belli bir denetim süresi sonunda davanın düşmesine sebep olan muhakeme hukuku kurumunu ifade etmektedir. Cumhurbaşkanına hakaret suçu dolayısıyla hükmolunan hapis cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkündür.

Adli para cezası, mahkeme tarafınca hükümlünün belirli bir miktar parayı devlet hazinesine yatırmasına karar vermesi şeklinde tanımlanabilir. Bu yaptırıma, işlenen bir suça karşılık olarak hapis cezası ile birlikte veya tek başına uygulanarak hükmedilebilmektedir. Cumhurbaşkanına hakaret hakaret suçu sebebiyle sanık hakkında hükmedilen hapis cezası, gerekli koşullar gerçekleştiği takdirde adli para cezasına çevrilebilmektedir.

Cezanın ertelenmesi, mahkeme tarafında belirlenen cezanın infazının cezaevinde gerçekleştirilmesinden koşullu olarak vazgeçilmesi durumunu ifade eder. Cumhurbaşkanına hakaret suçu dolayısıyla hükmedilen hapis cezasının ertelenmesi mümkündür.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu Hakkında Yargıtay Kararı Örneği

16. Ceza Dairesi 2018/2102 E. , 2018/2115 K.
…Bu kapsamda; 06.02.2015 tarihinde, Cumhurbaşkanı …’ın Bursa İline gerçekleştirdiği ziyaret esnasında, Bursa Şehir Kütüphanesi önünde toplanarak Cumhurbaşkanı …’ı da hedef alacak şekilde “hırsız-katil…” şeklinde slogan atan sanıkların eylemlerinin; yukarıdaki açıklamalarda nazara alındığında çerçevesi çizilen düşünceyi açıklama, yayma hürriyeti ve eleştiri sınırlarını aşan, şeref ve itibarı ihlal edici nitelikte olduğunun belirlenmesi karşısında, bu ifadelerin düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmesinin mümkün olmadığı ve somut olayda Cumhurbaşkanına hakaret suçunun yasal unsurlarının oluştuğu tüm dosya kapsamından anlaşılmakla; mahkemece sanıkların mahkumiyetleri yerine “sanıkların eylemlerinin Anayasa tarafından güvence altına alınmış, düşünceyi açıklama ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı” gerekçe gösterilerek haklarında beraat hükmü kurulmasında,

İsabet görülmediğinden, anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi uygun görülmüştür.
16. Ceza Dairesi 2016/1470 E. , 2016/3475 K.
Aynı konu ile ilgili aynı gün içinde kısa zaman aralıklarıyla attığı tweetlerle Cumhurbaşkanına hakaret içeren sözler sarfeden sanığın eyleminin tek suç oluşturduğu ve alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini gerekirken zincirleme suç olduğunun kabulü ile TCK’nın 43. maddesinin uygulanması hukuka aykırıdır.

TCK 53 Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma


Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbiri Türk Ceza Kanunu’nun 53. Maddesinde düzenlenmektedir. TCK m.53 işlemiş olduğu suç dolayısıyla belli hallerde, belli sürelerle kişilerin bazı haklarının kısıtlanmasını veya kullanamaz duruma gelmesini sağlayan bir düzenlemedir. Örneğin, kişinin sürücü belgesinin geri alınması, bir meslek veya sanatın belli sürelerle icra edilmesinin engellenmesi bu kapsamda uygulanan güvenlik tedbirlerindendir. Bu düzenleme suç işleyen kişinin bir tehlikelilik durumu bulunması varsayımına dayanılarak yapılmıştır. Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma ile ilgili olarak “ek ceza” ve “feri ceza” gibi nitelendirmeler de kullanılabilmektedir.

Bu güvenlik tedbirine başvurmanın mümkün olduğu üç hal mevcuttur. Bunlar;

  1. Mahkumiyetin zorunlu sonucu olarak kanunen belli hakların kullanımının yasaklanması
  2. Bazı hak ve yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle suç işlenmesi halinde o hak ve yetkilerinin belirli süre kullanımının yasaklanması
  3. Mahkemenin gerekli koşulların gerçekleşmesi durumunda takdiri bir şekilde sanık hakkında belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma kararı vermesi,
    Şeklinde kategorize edilebilir.

Mahkumiyetin Kanuni Sonucu Olarak Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Mahkumiyetin zorunlu sonucu olarak belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma TCK m.53’ün birinci fıkrasında düzenlenmektedir. Bu madde uyarınca, kişi kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden, bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten, velayet hakkından, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan, vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan, bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten yoksun bırakılmaktadır. Seçme ve seçilme hakkından mahkum bırakılma ise Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonucu uygulamadan kaldırılmıştır.

Kasten işlenen suçlar bakımından hapis cezasına mahkumiyet kararı verilmesi ile bu hakların kullanımı kendiliğinden engellenmiş olur. Bu kapsamda mahkemenin herhangi bir takdir hakkı yoktur. Mahkeme kararında gösterilmemiş olsa dahi bu hakların kullanımının yoksun bırakılma, hükümlü açısından kazanılmış hakka konu olamaz, bir başka ifade ile aleyhe bozma kapsamında değerlendirilemezler.

Taksirle veya bilinçli taksirle işlenen suçlar nedeniyle hükmolunan mahkumiyet kararları bakımından ise zorunlu güvenlik tedbirleri söz konusu değildir. Ancak TCK m.53/6 kapsamında hakimin takdir yetkisi sonucu belli bazı tedbirlere hükmetmesi mümkündür.

Kişinin adli para cezasına mahkum edilmesi halinde TCK m.53/1’ de düzenlenen zorunlu güvenlik tedbirleri uygulama alanı bulmaz. Mahkemenin hapis cezasını adli para cezasına veya alternatif güvenlik tedbirlerine çevirmesi durumunda ise asıl mahkumiyetin hükmedilen hapis cezası değil, çevrilen adli para cezası veya tedbir olması nedeniyle mahkumiyetin kanuni sonucu olarak belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbiri uygulama alanı bulmayacaktır.

Hapis cezasının ertelenmesi, zorunlu güvenlik tedbirlerinin uygulanması bakımından bir engel teşkil etmemektedir. Mahkum olduğu hapis cezası ertelenen yahut koşullu salıverilen hükümlünün kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri hususunda bu güvenlik tedbirleri uygulanmaz. Kişinin kendi alt soyu üzerindeki bu yetkileri ancak şartlı tahliye tarihine kadar kısıtlanabilmektedir. Hükümlü, tahliyesinden sonra cezanın infazı tamamlanmamış olsa bile bu yetkileri kullanabilecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması durumunda ise bu karar, hükmün hiçbir sonuç doğurmaması anlamına geldiğinden, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen kişi hakkında belli hakların kullanımından yoksun bırakılma tedbiri uygulanmaz.

TCK m.53/1 fıkrası kapsamında hükmolunan yasaklılığın süresi, vesayet hariç olmak üzere, cezanın tamamen infaz edilmesine kadar geçen süre kadardır. Hükümlünün tahliye tarihi itibariyle yasaklılık durumu da ortadan kalkmaktadır.

Bazı Hak Ve Yetkilerin Kötüye Kullanılması Nedeniyle Belli Haklarının Kullanımının Yasaklanması

Kanunen kendisine tanınmış olan bazı hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle suç işeyen kişi bu hak ve yetkileri kullanmaktan yoksun bırakılır. Bu tedbir TCK m.53’ün beşinci fıkrasında düzenlenmektedir. Bu fıkra uyarınca, TCK m.53/1’ de sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkumiyet halinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkilerin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmolunan cezanın adli para cezası olması halinde hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkilerin kullanımının yasaklanmasına hükmolunur. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adli para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar.

Bu fıkradaki yoksun bırakılma halleri hem hapis cezası hem de adli para cezasına hükmolunması durumunda uygulanmaktadır. Ancak , her durumda suçun kasten işlenen bir suç olması gerekmektedir.
Hapis cezasının ertelenmesi durumu, bu fıkra kapsamında hak ve yetkilerin kullanımından yoksun bırakılma kararı verilmesine engel oluşturmamaktadır.

Hak ve yetkilerden yoksun bırakılmanın süresi konusunda, kanunda belirlenen sürelerin dışına çıkılmaması ve somut olayın değerlendirilmesi koşuluyla takdir yetkisini kullanacak olan hakimdir.

Adli para cezası ve hapis cezasına birlikte karar verilmiş ise yasaklılık süresi yalnızca hapis cezasının süresi ölçü alınarak hesaplanır. Çünkü, bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır ve bu cezalar varlılarını ayrı ayrı sürdürdüklerinden hapis cezası ile adli para cezasının toplanması söz konusu değildir.

Mahkemenin Takdir Hakkı Kapsamıda Belli Hakların Kullanımından Yoksun Bırakılma

TCK m.53’ün altıncı fıkrası uyarınca bazı koşulların gerçekleşmesi halinde mahkemenin takdir yetkisini kullanarak sanık hakkında belli hakların kullanımının yasaklanması kararı verebilmektedir. Mahkeme bu karara iki şekilde hükmedebilir. Bunlar;

  • Meslek veya sanatın gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranış nedeniyle bu meslek veya sanatın icrasının belli bir süreyle yasaklanması
  • Trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık sebebiyle sürücü belgesinin geri alınması halleridir.

Her iki durumda da yasaklama süresi taksir veya bilinçli taksirle işlenen suçlar bakımından 3 aydan 3 yıla kadar olan bir süre ile mümkün olmaktadır. Kasten işlenen suçlar açısından bu şekildeki güvenlik tedbirlerinin uygulama alanı bulunmamaktadır. Kasten işlenen suçlar bakımından TCK m.53/1 veya TCK m.53/5’ te düzenlenen hükümler uygulanır.

Taksirle veya bilinçli taksirle işlenen suç dolayısıyla adli para cezası veya hapis cezasına hükmedilmesi veya cezanın ertelenmesi önem teşkil etmemektedir. Tüm bu hallerde mahkemen takdir hakkını kullanarak güvenlik tedbirine hükmedebilir. Bu tedbirlerin infazının başlangıcı, hapis cezasının ya da adli para cezasının infazının tamamlandığı tarihtir.

Belli hakların kullanılmasının yasaklanması kapsamındaki her türlü güvenlik tedbiri ile ilgili her karar adli sicil kaydına geçirilmektedir.

Belli Hakların Kullanımından Yoksun Bırakılma Kararına İtiraz, İstinaf Ve Temyiz

Belli hakların kullanımının yasaklanmasının bir güvenlik tedbiri olması nedeniyle bu karara itiraz kanun yolu açık değildir. Bu kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvuru yapılabilmektedir. Ancak istinaf mahkemesi tarafınca istinaf başvurusunun reddedilmesi halinde bu tür kararlar hakkında ilgili temyiz kanunu yoluna başvuruda bulunulması mümkün bulunmamaktadır.